Şimdiye kadar birçok kareyi dondurdum hayatın içinden… Mutlu insanları, gülümseyen yüzleri, avuçlarındaki sıcaklığı paylaşan aşıkları, ağlayan bir çocuğu, sabah sporu yapan yaşlı amcayı… Bu saydıklarımın hepsi odamdaki yerini aldı. Kimi 5 yıl önce, kimiyse 1 saat önce… Kıdem sırasına göre dizilmiş, görücüye çıkacakları günü bekliyorlar… Her kare bir anının yansıması ve her anı ayrı hayatların temsilcisi sanki…
Gözümde canlandırdığımda bile heyecanlanıyorum. Tüm bu hayatlara bir film tadında tanık olmak isterdim, ama o kadar çoklar ki; tam birini yakaladım diye sevinirken onlarcası yanımdan geçip gidiyor ve geride bana sadece birer fotoğraf karesi kalıyor. Evet, sinemaya bizzat gidip ya da videosunu satın alıp birçok hayatın yaklaşık 2 saatlik özetini izlemek, onlarla birlikte gülmek, ağlamak, şaşırmak, korkmak ve daha birçok duyguyu yaşamak mümkün… Ancak, bu duyguları üzerine çalışılmış, kafa patlatılmış senaryolar yerine plansız, programsız mutluluklarda, üzüntülerde veya korkularda hissetmeyi yeğlerim… İşte bu yüzden fotoğraf çekiyorum, birçok yaşanmışlığı kaçıracağımı bilerek basmaya devam ediyorum deklanşöre!